Proloterapi ve Kuru İğne Tedavisi
KURU İĞNE TEDAVİSİ
Kuru iğne tedavisi (KİT) kas ve iskelet sistemimizdeki ağrılı kas spazmlarını çok etkili ve son derece hızlı bir şekilde çözen güvenilir bir yöntemdir.
Kas ve iskelet sistemindeki birçok ağrılı olayın nedeni stres, zorlama, fıtık, vb.. gibi ağrılı hastalıklar nedenlerle kasılmış ve kısalmış kaslardır. Spazm haline geçerek sertleşmiş olan kaslar ciddi bir ağrıya neden olur. Ağrı yeniden spazmı doğurur. Tedavi edilmediğinde giderek artan ”spazm ve ağrı kısır döngüsü” hastayı kilitler, hareketlerde esneklik kaybına, ağrılı tutukluklara yol açar. En önemli ve rahatsız edici sonuçlardan birisi de kısalmış ve gergin kasların içinde tetik nokta adı verilen ve halk arasında kulunç diye bilinen ağrılı sertliklerin gelişmesidir.
Genellikle hastalar (hatta bazen hekimler bile) bu gidişatı basit bir kas ağrısı gibi yorumlayıp uzun süre geçiştirmeye çalışırlar, ya da kas gevşetici ilaçlarla çözüm ararlar, sorun giderilmezse yaşam kalitesi belirgin şekilde düşer. Bu duruma gelmiş hastalardan tipik olarak “gezmediğim hastane, branş, doktor kalmadı,bir türlü düzelemedim” yakınmasını çok duyarız.
KİT tüm bu ağrılı durumları hemen hiçbir yan etki görülmeden, güvenilir ve son derece hızlı bir şekilde gideren bir yöntemdir. Çok ince iğneler tecrübeli hekim tarafından sorunlu bölgelere usulüne göre batırılır ve çıkartılır, hasta işlem sırasında en fazla bir sivrisinek ısırığı kadar ağrı hisseder, birkaç dakika içinde ağrı ve spazm sona erer, hasta hızla rahatlar.
KİT HANGİ SIKLIKTA VE KAÇ SEANS UYGULANIR, BAŞARI ORANI NEDİR?
Tedavi seans süreleri her hastada değişebilir.Tek seansta bile tam sonuç alınabileceği gibi, birkaç seansa daha gereksinim duyulabilir. Başarı oranı %80-95, bazen %100’dür.
PROLOTERAPİ
Vücudumuzun hareketlerinden sorumlu olan KAS-İSKELET SİSTEMİ’miz kemik, eklem, kıkırdak, bağ, kas, kiriş gibi yapılardan oluşur.
Genç yaşlarımızda sorunsuz bir şekilde yıllarca bize hizmet eden kas ve iskelet sistemimizin bütün parçaları yaşlanmamızla birlikte bir makinenin parçalarının zamanla eskimesi gibi artık iyice deforme olur ve bu nedenle boynumuzda, belimizde, eklemlerimizde herbiri inatçı ağrılarla seyreden KRONİK ROMATİZMAL HASTALIKLAR gelişir. Bu hastalıklar nedeniyle oturma – kalkma – yürüme – eğilme – merdiven çıkma – üst raftan bardak alma, vb.. gibi en basit günlük hareketlerimizi yapmak bile giderek zorlaşır, yani FONKSİYON KAYIPLARIna uğrarız, sonuçta da YAŞAM KALİTEMİZDE GİDEREK ARTAN CİDDİ BOZUKLUKLAR ortaya çıkar.
BAĞLAR NEDEN BİRİNCİ DERECEDE ÖNEMLİDİR?
Kas-iskelet sistemimizde gelişen bu bozuklukların EN BAŞTA GELEN SEBEBİ zannedildiği gibi kemik, kıkırdak, kas hasarları değil, iskelet sistemimizdeki BAĞLARIN HASARIdır.
Bağlar tüm eklemlerimizin ve omurgamızın etrafını son derece sıkı bir şekilde sarmak suretiyle onları sert ve güçlü bir halde tutan temel yapılarımızdır. Hepimizin başına günlük hayatta her zaman gelebilen ve fazla önemsemediğimiz ÇARPMA, DÜŞME, ZORLAMA, vb.. gibi durumlarda İLK ZORLANAN VE İLK HASARA UĞRAYAN DOKULAR BAĞLARIMIZDIR. Vücudumuzun genç yaşlardayken bile tam olarak tamir etmekte zorlandığı hasarlı bağlarımız, zaman geçtikçe ve bedenimiz yaşlandıkça giderek daha da zayıflar, yırtılır, sertlik ve dayanıklılıklarını kaybederler, sonuçta fazlaca esnek ve gevşek bir hal alırlar. Böylece sarma ve destekleme görevlerini yerine getiremeyen bağlar nedeniyle laçkalaşan eklemler ve omurgalar tıpkı vidaları gevşeyen bir makine gibi zorlanarak fazladan travmatik hareketlere maruz kalırlar. Bu şekilde normal yapısı hızla bozulan, gevşeyen eklemlerin içinde ve omurgalarda sonuçta ERKEN KİREÇLENMELER, ERKEN MENİSKÜS YIRTIKLARI, ERKEN BOYUN VE BEL FITIKLARI, EKLEM ETRAFINDAKİ TENDONLARDA ZORLANMALARA BAĞLI KRONİK TENDİNİTLER, vb.. gibi romatizmal hastalıklar gelişir. Tüm bu kronik hastalıklar aslında BAĞLARIMIZDAKİ YETERSİZLİKLERİN BİRER SONUCUDUR.
BİLİNEN TEDAVİ BİÇİMLERİ NEDEN UZUN VADEDE YETERSİZ KALMAKTADIR?
Bağlardaki gevşeklikleri gidermek amacıyla PROLOTERAPİ uygulamadan, sadece bilinen diğer yöntemlerle romatizmal sorunları tedavi etmeye çalışmak asla yeterli değildir. Örneğin kronik bir bel fıtığı için sadece ilaç kullanmak, sadece bele fizik tedavi uygulamak ve egzersiz önermek, ya da sadece bel fıtığı ameliyatı yapmak , veya dizdeki eski bir menisküs yırtığı için sadece menisküs ameliyatı uygulamak “YALNIZCA SONUÇLARLA UĞRAŞMAK” demektir. Gerekli olduğu için yapılan en iyi tedavilerle bile, hatta gerektiği anda yapılan en iyi ameliyatlarla bile her zaman tam ve kalıcı sonuç alınamamaktadır. Örneğin “BEL FITIĞIM YİNE NÜKSETTİ” sözünü etrafımızda bu yüzden çok sık duyarız.
Aynı şekilde; birçok hasta “İLAÇ – KAPLICA – FİZİK TEDAVİ – AKUPUNKTUR-KORSE, VB.. GİBİ BİRÇOK TEDAVİ BİÇİMİNİ DENEDİĞİNİ, HATTA İYİ BİR AMELİYAT BİLE OLDUĞUNU, BUNA RAĞMEN AĞRISININ BİR TÜRLÜ GEÇMEDİĞİNİ, KISA BİR SÜRE İYİLEŞİP SONRA AYNI YAKINMALARININ TEKRAR ORTAYA ÇIKTIĞINI, HASTANE HASTANE VE DOKTOR DOKTOR GEZDİĞİNİ” söylemektedir. Bu tip hastaların sorunlarının bir türlü çözülemeyişinin önemli bir nedeni kendi bedenlerini korumaya gerekli özeni göstermemeleri olsa da, esas neden geleneksel tıbbın konuyu ele alışındaki bu “PROLOTERAPİ’Yİ İHMAL EDEN YAKLAŞIM ŞEKLİ”dir.
PROLOTERAPİ NEDİR?
İşte PROLOTERAPİ tam bu noktada devreye girmesi gereken “TAMİR EDİCİ BİR TEDAVİ PROGRAMI”dır.
PROLOTERAPİ; “omurgaların ve eklemlerin hasarlı bağlarına-tendonlara yapılan özel enjeksiyonlarla bu yıpranmış ve esnemiş yapıların vücut tarafından tamirinin tetiklenmesi ve yenilenmenin hızlandırılması“ esasına dayanır. Tamir sonucunda çimento gibi sertleşen ve sağlam bir hale gelen bağlar, eklem ve omurgaları eskisi gibi son derece sağlam biçimde sarmaya, germeye ve desteklemeye başlar, hasta ağrılarından kurtulur. Bunu “depreme uğramış bir yapının statik yapısını ve taşıyıcı kolon sistemini temelinden itibaren güçlendirme çalışması, veya akordu bozulmuş olan bir gitarın tellerinin gerdirilerek yeniden akort edilmesi” gibi düşünebiliriz.
PROLOTERAPİ TEDAVİSİ NASIL VE KİM TARAFINDAN YAPILIR?
Eklemlerin veya omurgaların etrafını dıştan saran gevşemiş ve ağrılı bağ dokuları içine proloterapi konusunda eğitimli ve deneyimli uzman hekim tarafından steril koşullarda ”DEXTROZ”(şekerli serum) solüsyonu enjekte edilir.Bunlar vücudumuzun doğal sıvıları olup, KARIŞIMIN İÇİNDE KORTİZON, vb.. GİBİ HERHANGİBİR İLAÇ ASLA BULUNMAMAKTADIR.
Enjeksiyon sonrası o bölgede ortaya çıkan, birkaç gün süren ve genellikle iyi tolore edilebilen AĞRI ARTIŞI, enjeksiyon alanında “BİZİM KONTROLÜMÜZDE DOKU TAMİRİ YAPILDIĞINI” gösteren olumlu bir işarettir. Ağrı daha sonra azalır.
3 hafta sonra hasta değerlendirilir, seans sayısı hastaya veya hastalığın durumuna göre 4-6 seansa kadar uzayabilir
PROLOTERAPİ HANGİ HASTALIKLARDA KULLANILIR?
1. Hiçbir tedaviye cevap vermeyen diz ve kalça ağrıları ,kireçlenmeler (artrozlar)
2. Tekrarlayan ve geçmeyen omuz ağrıları(donuk omuz, omuz çıkığı,kas ve tendon yırtıkları)
3. Fizik tedavi veya ameliyat sonrası iyileşmeyen bel ve boyun fıtıkları
4. Ameliyat sonrasında geçmeyen kas, eklem ağrıları
5. Kırıklar sonrasında gelişen inatçı ağrılar ve eklem tutuklukları
6. Tendon ve bağlarda iyileşmeyen kronik rahatsızlıklar (tendinitler)
7. Kas ve tendonların tekrarlayan şişmeler ve ağrılar sonucu işlev yapamadıkları rahatsızlıklar
8. Eklem gevşeklikleri ve güç kaybı ( laksite)
9. Dizde menisküs yırtıkları, ön ve arka çapraz bağ yırtıkları
10. Yumuşak doku romatizmaları (fibromyalji, myofasial ağrı sendromu)
11. Tekrarlayan boyun ağrıları
12. Tekrarlayan sırt ağrıları
13. Tekrarlayan bel ağrıları
14. Tenisçi ve golfçü dirseği (epikondilit)
15. Topuk dikeni
16. Dizde Kondromalazi
17. İnatçı kuyruk sokumu ağrısı (koksigodini)
18. Tetik noktalar
19. Karpal Tunel Sendromu
20. Sporcularda kasık çekmesi (osteitis pubis)
21. Sporcularda Ayak bilek, el bilek burkulmaları sonrası geçmeyen ağrılar
22. Omurga eğrilikleri (skolioz- kifoz)
23. Omurgalarda, göğüs kafesinde ve kaburgalarda geçmeyen kas ve bağ ağrıları
24. Kalçada Perthes hastalığı
25. Avaskuler nekrozlar( kemik dokunun yetersiz kan akımı nedeniyle nekroze olması)
26. Siyatik ağrıları
27. Çene ekleminde gevşeklikler
28. Metatarsalji
29. Morton nörinoması